Pazartesi, Eylül 9

BİR KIZ GÖZLERİ DÜNYA / KEÇİKEK Bİ ÇAVÊN WEK CİHAN..

Öyle demeyin dostlar kolay değil eşek gözlü olmak..Çocukken şeytan göz, kermit gözlü, kafam kadar gözlerin var ekekeke diye dalga geçilirdi..

Adımın didem olması sanırım ilginç bir tesadüf..Didem farsça'da gözüm anlamına gelir..Öyledir ki gözlerimle olan derdim hiç bitmez..Güneşe bakamam, ışıktan nefret ederim. Bıraksalar gece yaşarım. Vampirsin baykuşsun yarasasın ithamlarına maruz kalırım..Bir ara 6 ay gece olarak yaşanabilecek coğrafyaları araştırdı bu bünye..Bunların tek sebebi ışığa fazlasıyla hassas pörtlek gözlerimdir..Heryer de ışığı kapattırırım işyerinde perdelerin kapatılması sürekli tartışmalara yol açıyor..aile içerisinde kahvaltı yaparken perdeleri indirmem  sürekli gece kahvaltı yapıyoruz modlarına sokuyor insanları..Güneş gözlüklerine para vermekten bıktım..Bir de kullanabilsem her sene fix bir tane gözlüğü heder ederim.Ya düşürür kırar ya üstüne oturur ya da çantaya gelişigüzel attığım için kullanılamaz hale gelir. Yani anlayacağın ben bu gözlerimden şikayetçiyim hakim beğim.

Güzel yönleri yok mu diyorsunuz değil mi? Olmaz mı bakmayın şikayet ettiğim kadar işime de çok yaramışlardır..Ne ilginç insanın dünyayı önüne seren organlarından 3.çoğul kişi olarak bahsetmek..

Hayatı full hd gördüğüm için fazlasıyla dikkati gelişmiş bir insanım. aç parantez fazla dikkati gelişmiş insan demek çoğu şeyin farkında olan insan demektir. Çoğu şeyin farkında olan insan demek mutsuz insan demektir.Kronik mutsuzluğumun sebebi güzel gözlerim!

Ha pardon ben olumlu yanlarından bahsediyordum değil kurulu saat gibi gene eksi tarafa kayıyorum seviyorum ya ben olumsuzluğu!

Saçlarımın uçlarını şeker pembesine boyattığım zaman kendimi japon çizgi film karakteri gibi hissetmiştim mesela gene gözlerim yüzünden. O durumda iken birgün piknik yerinde çeşmeye gelen bir oğlan çocuğunu şaka yoluyla korkutmuştum..Babasını yanına alarak kim benim oğlumu korkutmuş diye gezinen ebeveyne çocuğun beni anlatış şeklini babaa biliyormusun koooocaman gözleri vardı açınca ben de bardakları atıp kaçtım deyince kahkahalara boğulmuştum..


Büyük gözlü olmak çekicidir..Bu neyden kaynaklanır bilmem ama ufak tefek şeylerden hoşlanmazlar.Büyük görürler..Gördükleri şey fiziki açıdan gözlerini tatmin etmesi gerekir.

Doğal olarak hayatımda en çok aldığım iltifat ne kadar güzel gözlerin var tam 852359.999 kez söylenmiştir..sonda ki küsüratlar markette ki fiyatlara inat bir misillemeydi.

Bunlar olayın güzelleme tarafıydı..Bir de bu blogun isim babası yani BİR KIZ GÖZLERİ DÜNYA başlığının nerden geldiğini anlatayım..Hikaye burdan başlar.Dikkat..

Sibirya soğuğu gibi soğuk vardır bizim oralarda..O kadar çok kar yağar ki kardan tünelleri oyun oynamak için yapılmış sanardım..Gene lapa lapa kar yağan bir günde babamla birlikte köy içerisinde yürüyüşe çıkmıştık.Karı sevmemin sebebini çocukluğuma bağlıyorum.Kar suyun beyaz lehçesi. tesfiyelenmiş ve astarlanmış bir dünyanın boyası. sessiz bir senfoni, sadece beyaz ve sessiz notalar kullanılarak yazılmış bir resital..Bense pembe eldivenlerimle o notaları yakalamaya çalışan bir çocuk..Bırak elimi notaları tek elimle yakalayamıyorum.Babamın elinden kurtulup
o kar tünellerine doğru koşmaya başlamıştım.Labirent gibi..Koşarken beyaz ışık tünelinin sonunda gökkuşağına ulaşacağım hissiyle koşuyorum..Bir süre sonra babamın sesini duyuyordum ama kendisini bulamıyordum.Biraz ürkmüş ve üşümüş haldeydim..Bundan sonrasının düş olduğuna inandığım için artık babamın sesini de duyamıyordum..


Ama yolumu bulamıyordum.Kaybolmuştum düş labirentinde..7 yasında ki birinden kaybolmakla kat be kat özgür olduğumu düşünüyordum.. özgürüm özgürüm diyordum ki bi an duraksayıp kendi sesimin yankılandığı kar yığınları arasında öleceğim duygusuyla özgürlüğün ölüm olmadığı kanısına varıyordum o küçük aklımla..

Bir süre daha ilerledikten sonra babamı tamamen unutmuştum..Yürümekten yorulmuştum..Kar tünelinin sonuna gelmiştim ..Tam o esnada kollarımdan biri tutup yakalayıp havaya kaldırdı beni! Nasıl bi çığlık attıysam tünel üstümüze çökecek sandım..Üstündeki kıyafetiyle farklı görünüyordu.Soğuktan kavrulmuş esmer teni ve kapkara delici bakışlara sahip gözleri vardı.İşaret parmağını kapkara sakallarının sarmaşık gibi bürüdüğü dudaklarına götürerek sus işareti yapıyordu.Birşeyler konuşuyordu ama ben anlamıyordum..Türkçe konuşsana dedim anlamıyorum seni..O da bana birşeyler söyledi..Birbirimizi anlamadık ama ben biraz korktum.Çünkü bizim gibi giyinmemişti sordum üstündekini işaret ederek bu post gibi kocaman şey senin montun mu üşümekten mi koruyor seni dedim..sanki dediğimi anlamış gibi gülümseyerek birşeyler söyledi gene birşey anlamadım..nereye gidiyorduk onu da bilmiyordum elimi sıkı sıkıya tutmuş kar tünelinin ucunda beni yakalamıştı.. Şimdi yarı çamurlu yarı karlı yollardan yürüyorduk..Elimi niye tutuyordu ben niye bağırmadım ya kötü biriyse! Baktığı zaman unutuyordum bunları böyle bakışlara sahip olan biri kötü olamazdı..Bu denli soğuk bir havada nasıl bu kadar şefkat dolu bakabiliyordu.. Artık korkmuyordum kendimi güvende hissediyordum.Elimi sıkı sıkıya tutmasından çok hoşlanmıştım...Nereye gittiğimizi sorup duruyordum oda cevap veriyordu..Bir süre sonra sanırım soru sormamın çok anlamsız olduğunu farkettim çünkü hiçbirşey anlamıyorduk..Ben türkçe o kürtçe konuşuyordu..Eli o kadar sıcaktı ki üşümem de geçmişti..Ama üstünde ki adını çok sonradan öğrendiğim kepenek'in çok komik göründüğünü o da anlamış olmalı ki yüzüne bakıp gülümsüyordum..O da dönüp bana gülümsüyordu.Bir süre söylemek istediklerimi yüzüne bakarak söyledim o da hepsini anladı..Beni nereye götürdüğünü neden böyle giyindiğini ellerinin bu soğukta niye bu kadar sıcak olduğunu ceketinin cebinde kıvrılmış o kalın kitabın adının ne olduğunu bir soru soruyordum o da hepsini gözlerime bakarak cevaplıyordu..Konuşmadan soru soruyordum kocaman gözlerimle o da cevap veriyordu kapkara gözleriyle..10 dakika yürüdükten sonra bir baktım ki teyzemi gördüm..Kara gözlü kahramanımın elini bırakarak teyzemin yanına koştum kahramanım teyzemin yanına gelerek birşeyler söyledi teyzem de etekleri arasında sakladığı somun ekmeği uzatıp kahramanıma verdi ve omzuna dokundu..Döndü arkasını yürümeye başladı..Beni evime getirmişti uzun boylu esmer kara gözlü çocuk..iyiydi işte iyi bir insandı..koştum arkasından eline dokundum teşekkür ederim dedim gözlerimi diktim gözlerine bana dedi ki  "keçikek bi çaven wek cihan" ve kafamı okşayıp yanağıma bir öpücük kondurdu !.. sanırım o da bana iyi birşeyler söyledi diyerek dönüp arkamı giderken unutmamak için sürekli keçikek bi çaven wek cihan diye diye teyzemin yanına gittim..Babam yanımıza geldiğinde bana çok kızdı onu bırakıp kaybolduğum için ..Ama onu duymuyordum ben hala okuduğum karlar kraliçesi kitabında ki kara gözlü şövalyenin var olduğunu gelip bigün beni bulduğunu ve kurtardığını düşünüyordum..tüm gece boyunca keçikek bi çaven wek cihan deyip durdum tekerleme gibi söylemeye başlamıştım..Evdekiler onu nerden öğrendiğimi soruyorlar ama ben gülerek cevap vermiyordum..Teyzeme o çocuğun ne iş yaptığını sordum o karşı köyün çobanıdır dedi..Biliyor musun ceketinin içinde kocaman kalın bir kitap vardı dedim..Üniversiteye gidiyor sende okuyacaksın oyle kalın kitaplar dedi..Tüm gece boyunca gaz lambasının ışığında pencereye tüneyip karşı köyün karlı tepelerine bakıp onu düşünmüştüm..Vay be nasıl gelip beni bulmuştu..Nerden bilmişti o eve misafir geldiğimi..Eliyle koymuş gibi beni bırakmıştı eve..Beni eve bırakan ilk erkek..Elimi sıkı sıkıya tutup kaçacakmışım gibi kavrayan kahramanım..Büyüdüğümde  el ele tutuştuğumda içten içe elimi sıkıca kavramalarını istememin hikayesini nasıl anlatabilirdim ki..Hem bu güven verir..Diğer türlüsü bir su damlası gibi kayıp gidicekmiş gibi geliyor..Ne güzel bir yolculuk yapmıştık bir sürü şey konuşmuştuk gözlerimizle..Beni sevimli bulmuş olmalı ki kafamı okşamıştı ki diyerek camın kenarında uyuyakalmışım..Babamın beni yatağıma taşıdığını hatırlarken yarı uykulu halde kürtçe tekerlememi sayıklıyordum..


Lisede ilk aşık olduğum çocuk kürttü..Uzun boylu kara kaşlı kara gözlü benden tam 6 yaş büyük bir delikanlı..Okul dışından yani....Annemin hastanede yattığı bir gün tanışmıştık. Annem hastanede yatarken kapının önünde bana bi oda numarası sormuştu..Abisinin yattığı oda numarası annemin yattığı odayla yan yanaydı..Ona yolun karışık olduğu için odanın önüne kadar eşlik ettim..Bir ara kahve almaya çıktığımda onun da geldiğini gördüm..Tüm gece uyanık kalmak zorunda olduğumuzu bu yüzden onunda bir kahveye ihtiyacı olduğunu birlikte içip içemeyeceğimizi sordu..Bir anda bu kadar net olması beni şaşırtmıştı..Okulda ki erkeklerden hoşlanmıyordum..Ne yapmak istediklerini çözemiyordum söyledikleri herşeyde bir anlam aramak zorunda kalıyordum.Ama bu sefer biri çok net bir tavırla birşey rica ediyordu benden..Nedense çok utanmıştım. Cevap vermeden dönüp hastanenin kantinine yürüdüm..Arkamdan gelip beni utandırmak istemediğini sadece biraz sohbet etmek istediğini söyledi..Utandığımı nasıl anlamıştı acaba? diye düşünürken sanki sesli düşünmüşüm gibi cevap verdi..O kadar büyük gözlerin var ki kaçıramıyorsun bile demişti o zaman gülümsemiştim..Tüm gece boyunca hastanenin koridorlarında bahçesinde odanın önünde sohbet etmiştik..Bu sefer farklı sohbet etmiştim ama okulda ki ve sokakta ki diğer erkek arkadaşlarımla daha rahat konuşan ben utangaç ve sıkılgan bir yapıyla konuşabilmiştim..Sabah olunca annemi hastaneden çıkarmak için işlemleri halletmeye gidip geldiğim de abisinin kapısının önünde kürtçe konuşan büyük bir kalabalık gördüm gene birşey anlamıyordum..Ama çok sinirliler idi çok hızlı ve öfkeli konuşuyorlardı..Merak ediyordum acaba ne olmuştu..Ailesi Urfalı idi..Hangi aşiret olduğunu söylemeyeyim..Biraz ünlü tanınan bir aileye mensup idi..Hastaneye gelme sebepleri de benim çok sonradan öğreneceğim üzere ufak bir kırık değil bildiğin hasımlarının abisini vurma teşebbüsü imiş..Beni ürkütmeme adına söylemek istememiş..Çok karanlık diye düşünmüştüm..Düşüncelerim beni yanıltmayacaktı..

Bana göre o kadar farklı bir hayatı vardı ki okulda ki erkek arkadaslarımdan çok farklıydı..Şuan düşünüyorum da topu topu iki kez aşık olmuşumdur..Aşık olduğum iki adamında ortak özellikleri gülümsediklerinde dudaklarında oluşan yarım daire ve çizgi halini alan gözleri..

Onu farklı yapan sadece benden yaşça büyük olması değildi..Onu gördüğümde tüm insanlar blurlaşmaya sadece onu görmeye başlıyordu..Hani bahsettim ya büyük görüyorsun diye..Büyük görüyordum onu..Sadece o var diğer insanlar flu görünümünde idi..

O aşkı yeşilçam filmlerinde gibi yaşadık..1.5 yıl görüşmüştük..Ama aynı filmler de elinin elime değmesi bu kadar zamana tekabül etmişti..Bırak dokunmayı öpmeyi el ele tutuşmayı bile ben ankara'dan ayrılıp üniversite'ye gitmeye yakın başarabilmiştik..

Bu aşkın nasıl yaşandığından nasıl yakıcı olduğundan bahsetmelimiyim bilmiyorum ama ..Sanırım ilk olduğu için bahsetmeye değer diye düşünüyorum.Uzun boyu kapkara gözleri bana birini anımsatıyordu ama çıkaramıyordum..Hafızam bana bir oyun oynuyordu .Bu yüzden ona karşı sanki yılların vermiş olduğu o fiziki yakınlığı 8 bilinmeyenli denklem gibi çözmeye çalışıyordum..Nerden tanıyordum ben bu çocuğu nerden..

Hastaneden ayrılacağımız sabah bir telaşe içinde yanıma gelip numarasını verdi..Ben de ona o sinirli kalabalığın neden abinin odasının önünde toplandığını sordum..Bizim aile biraz kalabalık kürtler sinirli insanlar sen anlamadığın için sana hızlı konuşuyorlar gibi gelmiştir diyerek aramamı bekleyeceğini söyleyerek abisinin yanına gitti..Ben annemin kolunda ilerlerken oda abisinin yanındaydı..Abisi beni farketti dönüp nereye baktığını sorduğunda gülümseyip cevap vermedi..Ama annem anlamamıştı..Eve geldiğimizde annem daha iyiye gidiyordu..Uykusuzluktan artık bitap düşmüştüm..Kendimi yataga atıp tüm gece boyunca yaptığımız sohbetin hayal olduğunu düşünerek uyumuştum..Ertesi sabah uyandığımda çantam da bulduğum kağıtta ki numaranın onun olduğunu hatırladım hem aşırı derece de aramak istiyordum hem de hemen ararsam çok istekli görünmüş gibi olmasın diye daha sonra ararım diye numarayı özenle katlayıp cüzdanıma koymuştum..Bize öğretilen oydu efendi olacaksın tabiriyle büyütüldüğümüz için herşeye o kadar istekli görünmemek gerekti...Efendilik ve istekli görünmek arasında ki tabuyu yıllar sonra kıracaktım..Suratıma aptal bir ifade yerleşmişti.Bunu engelleyemiyordum.2 gün sonra okula gittiğimde  baya neşeliydim..Edebiyat öğretmenim ayrıca tiyatroda da eğitmenimdi.Bir oyuna hazırlanıyorduk ben de başrollerden biriydim..Bende ki bu farklı neşeyi farkederek yanına çağırdı adı Ali Asker'di..Kızım dedi sen aşık mısın tüm replikler birbirine karışmış herkesin repliklerini kendi repliğin gibi oynuyorsun farkındamısın diye..? Orda farkettim ki bi önceki akşam tiyatro metnini ezberlerken tüm kağıdı ezberlemişim..Aklım başka yerdeyken tüm metni ezberlemem beni dumura uğrattı..1 gece boyunca sohbet ettiğim birinin bu kadar radar alanına girmek de şaşırtmıştı..Bu şaşkınlıkla neşe ve heyecanın bana verdiği yetkiye dayanarak akşam eve gidince arama kararı aldım..

Aradım..Adımı söyledi direk sen misin dedi güldüm nasıl yani dedim 3 gündür aramanı bekliyorum okuduğun lisenin önüne kaç kez gittim ama seni göremedim..Göremezdin çünkü okuldan sonra saatlerce tiyatro provaları yapıyoruz dedim..Tiyatro mu dedi neden ilk defa duyuyormuşsun gibi sordun dedim..Hiç gitmedim ki bilmiyorum dedi..Tamam dedim beni izlemeye gelirsin güzel bir başlangıç olur..Zevkle dedi..İşte bu konuşmayla herşey başladı..Ama farklı olduğumuzu da ilk o konuşmayla anladım..

Süreci daha sonra anlatır mıyım bilmiyorum ama anlatılması zor masum birşey yaşadık biz..Cinselliğin öpüşmek olduğunu zannediyordum..Çocukça ve bir o kadar yetişkince bir aşktı..

Bir gün aradığımda ulaşamadım 2,3,4,5 ve bir haftanın sonunda ulaşabildim..Ağlamaklı bir ses tonu ki asla öyle bir yapısı olmadığını sert bir üslubu olduğunu bildiğimden hemen sordum ne oldu..Konuşmuyordu..Kimin başına ne gelmişti..Meraktan sanki morarıyor gibiydim..Ben dedi beni nişanlandırdılar..Uzun bir süre algılayamadan telefonu kapatıp donakaldım..Hiç karşılaşmadığım birşeydi..Bir erkeği nişanlandırmak da ne demekti..Beynimi zorluyordum anlayamıyordum..

Durumun vehametini sonradan anladım. Aşiretlerde dışarıdan kız alınmaz gerçeği..İyide ben seninle evlenmek istemiyorum ki dedim benim okulum var..Benim okumama bile izin vermediler..Bu kadar şirket var bu da senin hisselerin..Geç başına dediler..Hayatıma izin vermediler anladın mı beni dedi!..

Bu durumu konuşmak için bir araya geldiğimizde ikimizin çaresizliği bu saçma adetlerin hala neden yaşadığını tartıştık durduk..Kurduğu düzgün cümleleri aslında okusa daha başka biri olacağının kanıtıydı..Ama dediği gibi hayatı sanki bedeninde kiralanmış başka bir hayata aitti..Anlattığı olaylar karşısında dehşete kapılmış gözlerimi kocaman açmış dinliyordum ki abisi oturduğumuz pastaneye geldi..Serender..Balgat'ta ki Serender pastanesi.Liseli mini etekli bir genç kızın iyi giyinimli bir erkeğin sevgilerini paylaşacağı yerde oturup aşiretlerin dayanılmaz kurallarını güneydoğunun acımasız olaylarından bahsediyorduk..Abisini görünce ikimiz de şaşırdık ve saygıdan ayağa kalktık..Oturun gençler dedi..Sizin hep burda görüştüğünüzü bildiğim için kardeşimin de senin yanındayken hayattan koptuğu için telefonlarını duymadığı için buraya geldim dedi..Seninle de konuşacaktım dedi..Benimle ne konuşabilir ki dedim içimden..Dinliyorum sizi dedim..Bak dedi bu yüzük onun..Nişanlandı geçen hafta..Bu durumu anlıyor musun dedi..O an gözlerim doldu ama akıtmadım niye bu kadar acımasız konuşuyordu ki karşısında ilk defa aşık olmuş bir genç kız vardı..Ailecek net konuşuyorlardı anlaşılan..Bir anlamda beni suçladığını sezdim konuşmalarından ben bunların farkındayım ve biz buraya son kez görüşmeye geldik dedim ..Bi an onun delici bakışlarıyla göz göze geldim..Ve o bakışları nerden hatırladığımı şimdi anladım..Neden bu genç adama aşık olduğumu o bakışlardan tanıdım..O karlar içerisinde beni kurtaran çocukluk kahramanımla aynı bakışlara sahip biriydi..Bunu nasıl dediğimi ve ordan nasıl ayrıldığımı bilmeden kalktım ve gittim..Bana çok kızmıştı o beni terketmeye değil bir çözüm bulmaya gelmişti oysa ben onu abisinin yanında oracıkta terk edip gitmiştim..Hırsından beni 1 ay aramamıştı..Çok üzülmüştüm..Kaç defa arayacak gibi olsam da hep kendimi en doğrsunun bu olduğuna inandırmıştım..

Bir gün lise çıkışında karşımda durduğunu görünce elim ayağıma dolanmıştı..Siniri geçmemişti..İlk defa bir erkekten korkuyordum..Ben seni terketmek için gelmemiştim o gün neden yaptın bunu bize dedi..Sustum ona istenmediğimi düşman olmanın nelere mal olabileceğini anlatamazdım o zaten biliyordu bunları..Ben sadece seni seviyorum diyebildim ve gitmek zorunda olduğumu..Elimi sıkıca kavrayıp bir cd bıraktı ve şu cümleyi kurdu.."keçikek bi çaven wek cihan" ben de seni seviyorum kendine iyi bak..

Ben o cümleyi duyar duymaz 1 aydan beri tuttuğum gözyaşlarımı bırakıverdim..Bu nasıl olabilirdi..İşte yıllar sonra o unutmayayım sonra anlamını araştırırım dediğim o kürtçe tekerlemem..Dedim ki gözyaşlarımı silerken bu cümlenin anlamı ne..Bir kız gözleri dünya..

Elimde ki cd ile sıhhıye'nin ortasında kalakalmıştım eve geldiğimde nemli gözlerimle cd'yi bilgisayara takıp dinlemeye başladım..Bir türkü çalmaya başladı..Türkünün içinde didem ismi geçiyor..Türkünün ismi Didem Zara-Hozan Serhat diye bir adam söylüyor..Ama nasıl söylüyor tek kelime anlamıyorum..Arkasından aynı adam hewler diye bir parça söylüyor..Cd'nin içerisinde hepsi kürtçe türkülerden oluşan albüm oluşturmuş..İşte Kürtçeyle asıl tanışmam o gündür..O gün bugundür bir kürtten daha çok kürtçe şarkı türkü dinlerim bilirim ve çok severim..


















Bir daha görüşmedik..Ben zaten Ankara'dan ayrılıp üniversite için Adana'ya gittim..İlk sene sadece o cd'yi takıp ağlıyordum..Bir gün  yurtta gazete okurken 2.sayfada altınların havada uçuştuğu dolarların saçıldığı düğünden bahsediliyordu..Fotoğrafa bakınca donakaldım..Abisinin düğün fotograflarıydı ve fotograf karesinde o da çıkmıştı..Abisinden sonra onun sırasının geldiğini anlamıştım..Adı batasıca aşiret kuralları!

Ben soğuk bir yurt odasında o fotograf karesine bakarak uyumuştum..


Yurtta sürekli siyasi olayların içerisindeydim..Birgün ciddi bir tartışmanın içerisine girdim ve eğer odaya biri daha girmeseydi bıçaklanacaktım..Bu olayın şokunu atlatmaya çalışırken dışarıya attım kendimi.Ve telefonum çaldı..Zaten şokta olan beynim bir anda durdu sandım o sesi duyunca..O'ydu..Sen iyimisin dedi? Sanırım dedim..İyi olmadığını hissettim dedi..Bi an öflkelenmiştim.Bu seni ilgilendirmez deyip kapatıverdim..Bir daha aradı başının belada olduğunu biliyorum yardım etmeme izin ver dedi..Yolun ortasında kalakalmıştım gene..Nerden biliyordu diye sormayacaktım bu sefer..Çünkü hep bi tarafı karanlıktı abisiyle beraber..Yardıma ihtiyacım olmadığını ben halledebileceğimi söyledim..

Bir yağmurlu pazar gününde yurttan çıkıp okula bağlama kursuna gidiyordum..Yoldan geçerken kendilerini ülkücü tabir ettikleri üç beş serseri yurdun çıkışında önümü kesip laf attılar..Benim cevap vermemle beraber kavga çıktı..Kendine asena diyen bir kızı iteklememle yanında ki arkadaşı sırtımda ki bağlamayı alıp yere vurdu..Al şimdi çal bakalım bir daha bizim olduğumuz yerden de geçme diyerek kırık bağlamayı elime tutuşturdu..Ve orada öylece bırakıp gittiler..

Yurda geri döndüm kursa gitmedim..Odadan çıkmadım 3 gün yemek yemedim telefonlarımı açmadım okula gitmedim..Gözlerimin altı çökmüştü..Yataktan inecek dermanım yoktu ve başım dönüyordu..Zar zor kantine gidip kahve alıp dışarıya çıktım dışarda ki rüzgar yüzüme tokat gibi çarpıyordu..Bu koca kentten nefret etmiştim.Yapayalnızdım..Çaresiz ve öfkeliydim..

Bağlamamı götürüp kursta ki hocama verdim..Bu yapılmaz dedi sana yenisini alalım istemedim o günden sonra bağlamayı elime alamadım.Öğrenme aşamasında bitmişti benim için..

Yalnız değişik birşey vardı beni tehdit eden it sürüsü ortalıklarda görünmüyorlardı ne okulda ne yurtta..Normalde sessiz kaldığım için güç aldıklarını zannettikleri için bir daha karşıma çıkmalarını bekliyordum..Asena denilen kızla yurtta karşılaştığım an kızın saçlarına yapışıp o mavi ranzaya çarpmaya başladım kafasını..Kaşının açıldığını elime bulaşan kanıyla bi an ne yaptığımın farkına varıp kızı yatağa bıraktım o arada arkadaşları gelip beni ite kaka odadan çıkarttılar..

Yarım saat sonra yurdun müdür yardımcısı çağırdı beni..Birşey söylemedim..Siyasi dedim isterseniz atın dedim ve çıktım odadan..Ama atılmadım neden atılmadım anlamadım ne ben sordum ne de o bişe söyledi..

Okula gittiğimde bu asenanın arkadaslarından birinin kolu kırık diğerinin de hastaneye yattığını öğrendim..Bizim asenanın da kaşı pansumanlı gaziler gibi geziyorlardı okulda..Anlayamadım önce bunlara ne olmuştu diye sordum arkadaşlara kimse birşey demedi iyi olmuş diyerek gülüp geçtim..

3 gün sonra odama sevgili asena geldi..Gece yarısı 3..Eğer bir daha sevgilini üzerimize gönderirsen o hastanede ki yatan çocuğun başına birşey gelirse beni bu odada boğacağını söyleyip gitti..Ertesi gün bunu okulda yakalayıp sen kafayımı yedin kafanı fazla çarptım beynini mi akıttım dedim benim sevgilim falan yok dedim!..Salak salak konuşma çocuk ben Urfalı'yım beni dinden imandan çıkarmayın dedi ve hepimizi tehdit edip arkadaşlarımı ne hale getirmiş görmedin mi dediği an kulaklarım uğuldadı..

İşte karanlık yönü buydu..Beni görmüştü belki uzaktan ama yanıma gelememişti büyük ihtimal..En yalnız en kötü olduğum durumda yanımdaydı..Fiziken yanımda değildi ama yanımda olmayı başarmıştı..Bunu nasıl yaptığına dair en ufak bir bilgim yok..Sadece bir mektup gelmişti ve içinde bir şiir vardı..















KEÇİKEK Bİ ÇAVÊN WEK CİHAN

Çawa bengiyê darê gwizan büm
Bengiyê roja li coyên avê
Ew mezin bi, ez zaro büm
Keçikek bi çavên wek cihan

Min ji daran hez dikir, rojên hanê
Keçikek bi çavên wek cihan
Bostan digiran li ber tina rojê
Min ji daran hez dikir, rojên hane

Ev ê li dawiya hemü şerên min
Jiyanê yek bi yek bi te dizanim
Lê fêm dikim ku min winda kir
Keçikek bi çavên wek

BİR KIZ, GÖZLERİ DÜNYA

ben o günler ağaçları sevdim
bir kız, gözleri dünya
bostanlar büyüdü gün ışığında
çakılları sevdim o günler

ceviz dallarına nasıl tutkunsam
su kanallarında titreyen güneşe
o büyüktü, ben çocuktum
bir kız, gözleri dünya

işte, sonunda tüm savaşlarımın
hayat seni bir bir çözdüm
ve anladım ki kendimi yitirdim
bir kız, gözleri dünya

KEMAL BURKAY..şiirin yazarı..bir de sonunda onun ismi..

Bu kadar olaydan sonra ben de yurtta duramamıştım ve eve çıkmıştım aynı sınıftan bir arkadaşımla..1 ay sonra beni aramıştı ve şimdi daha rahatsın kendine iyi bak deyip kapatmıştı..Beni babam böyle sahiplenmemişti..Nerdeydi benim cd'im..Ağlama nöbetim gelmişti gene..

Çocukluğumda ki kahramanım genç kızlığımda da gelip beni bulmuştu işte..Şimdi birleştirebilmiştim puzzle'ın tüm parçalarını..O karlı karşı köyün çobanının ceketinde ki kalın kitap benim elimdeydi şimdi.. kimbilir kendi nerelerdeydi..Kaybettiklerim birgün başka bir suretle beni bulmuştu..O delici bakışların aynısını başka birinde bulmuştum..Ve sözleşmişler gibi aynı cümleyle sevmişlerdi beni..Çıtayı o kadar yükseltmiştim ki bundan sonra ki seveceğim adamın elimi hep sıkı kavraması,çok net konuşması , ne istediğini bilmesi  ve en yalnız hissettiğim zamanda benim yanımda olabilmesi gerekeceğini çok erken yaşta öğrenmiştim..

ADANA-2006






























Hiç yorum yok:

Popüler Yayınlar